top of page

"Aldım Kabul Ettim ve Öyle de Oldu" yahut "Yahudi Mistisizmi Bizimle Nasıl Oynadı?"

Yazarın fotoğrafı: Deniz Fatmanur SaraçDeniz Fatmanur Saraç

Merak, benim anne sütüm; bununla birlikte kaç yaşına gelsem de müptelasıyım. Her şey bir gece vakti "kabala" kelimesinin anlamını merak etmemle başladı. Sonrasında öğrendiğim şeyler ise hem şaşırttı, hem de hiç şaşırtmadı... Gelin, gece gece nelere nasıl merak sarmışım, üzerine neler düşünmüşüm, yazmışım, bir bakalım.. Belki tüm bunların üzerine iki kelam da siz edersiniz..


Daha birkaç gün önce bir mesaja cevap verirken kullandığım bu üç kelimeyi, hayatımın son 6-7 senesinde oldukça kullanmış olmalıyım "Aldım, Kabul Ettim".... Masum, zararsız ve olumlu ifadelerdi sonuçta; neden itiraz edeyim? Buna rağmen içime sinmeyen New Age cümleler de olmuştu bu süreçte; tertemiz bir "âmin" demek varken neden bir rituel yaparmışcasına "oldu oldu oldu" "Ve Öyle de Oldu" demeliydim ki?.. Yâhut bir "estağfirullah el-âzim"in yerini hangi "iptal iptal!" tutabilirdi??


"aldım, kabul ettim ve öyle de oldu" yahut yahudi mistisizmi I www.denizsaraced.com
"aldım, kabul ettim ve öyle de oldu" yahut yahudi mistisizmi I www.denizsaraced.com

Şimdi buradan sonrasını sabırla ve dikkatle okumanızı istiyorum sevgili müslüman kardeşlerim.. Diğer arkadaşlar dağılabilirler... Zira rahatsız edebilir, gereksiz gelebilir...


"Aldım, Kabul Ettim", "Ve Öyle de Oldu" cümlelerinin kökeni nedir? Kabala ve New Age öğretilerle arasındaki bağlantı nedir?


Son yıllarda birçok kişisel gelişim eğitiminde sıkça duyduğunuz "aldım, kabul ettim" veya "ve öyle de oldu" gibi ifadeler hepimize ne kadar tanıdık! Bu cümleler zamanla, modern çağın trend haline gelen olumlama ve pozitif düşünce yöntemlerinin vazgeçilmez parçalarından biri oldu. Ancak bu ifadelerin, düşündüğümüzden çok daha derin ve mistik kökenleri var. Yahudi mistisizmi olan Kabala, Tevrat, İncil ve New Age akımlarıyla olan bu bağlantılar, gerçekten düşündüğümüz kadar masum mu? Ve bir Müslüman olarak bu ifadeleri kullanırken nerelerde çuvalladık?


"Kabala" Ne Demek? Aslında her şey bu soruyu sormamla başladı. Amerikayı yeniden keşfetmedim ve bir kabala uzmanı asla değilim, ama ilk kez sorma gereği duymuş oldum. Basitçe yapacağınız bir araştırmada bile Kabala kelimesinin, İbranicede "קבלה" (Qabbālā) olarak yazıldığını ve kelime anlamı olarak "almak" veya "kabul etmek" anlamına geldiğini bulabilirsiniz; tanıdık geldi mi? Ancak burada sadece bir şeyi fiziksel olarak almak değil, ruhsal bir enerji ya da bilgi transferinden , geleneğin alınması kabul edilmesinden de bahsediliyor. Kabala'nın özünün, kendi Tanrı tasavvurlarının sırlarını ve evrenin işleyişindeki sözde derin gizemleri anlamaya dayandığı ifade ediliyor.


Günümüzde New Age öğretileri ve sprituel eğitimler, Kabala'nın bu temel felsefesini alarak "aldım, kabul ettim" gibi modern kişisel gelişim jargonuna dönüştürmüş durumda. Bu cümle kısaca, kişinin arzularının evrenle uyum içinde gerçekleştirdiğine olan inancını pekiştiren bir cümle; bu cümlenin içerdiği hakikate itiraz etmemekle beraber, bir tür, bir zamanların Secret'i ile hepimize yedirilip yutturulan "sipariş ver, evrene güven" modeli gibi. Ama gerçekten bu kadar basit mi?


Peki, "Ve Öyle de Oldu" Nereden Geliyor? Bu cümleyi ilk duyduğunuzda belki de "olumlu düşünce" etkisiyle bağlantı kurmuş olabilirsiniz. Ancak bunun kökeni, İncil'deki yaratılış anlatılarına kadar uzanıyor. Yaratılış Kitabı'nda, Tanrı'nın evreni yaratırken "ve öyle oldu" ifadesini kullandığına sıkça rastlanıyor. Yani yaratıcı bir güçle bir şeyin gerçekleştiğini ifade eden bu cümle, New Age öğretilerde bireye uyarlanmış ve "sen de kendi gerçekliğini yaratabilirsin" mesajına dönüştürülmüş durumda.


İyi de burada bizim için tehlikeli olan ne? Bu düşünce, İslam inancında temel olan "Allah'ın mutlak iradesi" kavramıyla, hazreti Allah'ın irade sıfatıyla ciddi bir çelişki oluşturuyor. Çünkü İslam'a göre, her şey Allah'ın izniyle, iradesiyle ve dilemesiyle olur. Allah'ın iradesi ezelîdir, sonsuzdur, sınırsızdır, herhangi bir şeyle bağlantılı değildir ve mutlaktır. İnsanın cüzi iradesi ise insana verilen seçme hakkının ve onun gücünün yetebileceği eylemleri ve olayları ifade eden özgür iradedir. Allah'ın mutlak iradesi ve hâkimiyeti, canlı ve cansız bütün varlıkları kuşattığı gibi, insan iradesini ve onun fiillerini de içine almaktadır. Allah'ın mutlak iradesi kapsamına, insanın iradesinin ve dolayısıyla fiillerinin de girmesi tabiîdir. İnsan niyet edebilir, çaba gösterebilir; ancak nihai karar, Allah'ın takdirindedir. En nihayetinde, istediği sonucu elde edemediğinde dahi, insan "yeterince isteyemedim, travmalarımı çözemediğim için olduramadım" diye düşünmek yerine, hazreti Allah'ın taktirini kabul edip tevekkül edebilir. Bu nedenle, "ve öyle de oldu" ifadesi, bireysel bir yaratıcı gücü imâ ettiği, neredeyse "ol dedim oldu" diyen bir Yaratıcıya öykündürdüğü ve insana sahib olmadığı bir kudreti yüklediği için çok dikkatli yaklaşılması gereken bir söylemdir.


Bu Kavramların İslam Açısından Sakıncaları Neler Olabilir? Bu noktada, biraz "dost acı söyler" diyerek, konunun hassas kısımlarına değinelim:

  • Şirk tehlikesi açıktır; Kabala ve New Age sprituel öğretilerde sıkça rastlanan "evrensel enerji" ya da "tanrısal öz" kavramları, İslam'ın tevhid (Allah'ın birliği) inancıyla doğrudan çelişir. Allah'a ortak koşma anlamına gelen şirk, İslam'da en büyük günahlardan biridir. Bu öğetilerle beslenen kişileri çoğu zaman Allah celle celaluhu lafzı celalinden çok, "evren, sistem, kaynak, ya da siz ona her ne diyorsanız!" derken bulabilirsiniz, bu arkadaşlar için Yaradana, Yaradanımızın önerdiği gibi seslenmek, meselâ "Allah" demek nedense çok zor gelir. Geçmişte böyle ifadeleri bilerek bilmeyerek kullandıysak dahi hazreti Allah bizleri affetsin.

  • Farkında bile olmadan islami inanç esaslarından ve düşünce şeklinden, kulluk bilincinden uzaklaşıp yahudi mistisizminin istediği gibi düşünme tehlikesi: Kabala, şüpheli ezoterik ve mistik öğretiler içerir. İslam ise apaçık bir rehberdir ve bâtıni yönü ehli sünnet bir tasavvuf anlayışı ile sağlıklı işler, sair mistisizme karşı kökü islam geleneği bizi uyarır. Kur’an-ı Kerim, herkesin anlayabileceği netlikte (Kitâb-ı Mübîn) indirilmiştir. Soyut kısımları da kendi nefsimizden yorumlamayı değil, Peygamber efendimizden gelen gelenekle açıklamayı, imanı muhafaza etmek için şart koşmuştur. Öyleyse, neden karmaşık ve şüpheli yollara başvuralım?

  • Kader inancı, tevekkül ve teslimiyetten uzaklaşarak, anlatılan şüpheli öğretilerin eğitim ve kişisel gelişim, pozitif düşünce adı altında dillere ve zihinlere yerleşmesi tehlikesi: New Age ve Kabala öğretileri, "kendi gerçekliğini yaratma" iddiasında bulunur. Bu, İslam'ın temel kader anlayışına tamamen aykırıdır. İnsan, elinden geleni yapar; ama sonucu belirleyen Allah'tır. Bir müslünan istek ve hedeflerine ulaşmak, dert ve sıkıntılarından kurtulmak için rituellere değil, duaya, ibadete, hazreti Allah'ı zikretmeye, Kur'anı okuyarak huzur bulmaya, Peygamber efendimi aleyhissalatu vesselamı tanıyarak onunla ünsiyet ve sevgi bağı kurmaya gayret eder. Bir müslüman için aydınlanmış üstadlar deyince anlaşılabilecek kişiler, ancak ve ancak Peygamberler, Peygamber efendimiz aleyhissalatu vesselam başta olmak üzere, ailesi, ashabı, onları takib edenler, ehli sünnet alimleri ve ehli sünnet mutasavvıflar, yani hazreti Allah'a hiçbir surette şirk koşmamış dostlarıdır.


    Müslümanlar Neden Bu Tür Uygulamalardan Kaçınmalı? Bu tarz akımların cazibesine kapılmak, pandemi sürecinin getirdiği online kişisel gelişim ve sprituel eğitim çılgınlıklarının kontrolsüzce çoğaldığı bir ortamda hiç de zor olmadı; bu öğreti ve eğitimler, bir yandan pandemiyle beraber paralel bir salgın gibi hızla yayılırken, bir yandan da hepimize bulaştı. Ancak burada durup düşünmek gereken kritik eşiği çoktan geçtik. Tüm bunlar neye ve kimlere hizmet etti ve ediyor, bugün geldiğimiz yer neresi? Biz müslümanlar neden bu öğretilerden kaçınmalıyız? Birlikte düşünmeye devam edelim;


  • İslam'da inanç esasları, net kurallarla çizilmiştir. Kabala ve New Age gibi öğretiler, bu saflığı bozabilir ve insanı farkında olmadan sapkın yollara sürükleyebilir. Dilimiz ve kullandığımız kelimeler değişir, bir bakmışız ki düşüncelerimiz de değişmeye başlamış. Hiçbir açık delil olmaması, hazreti peygamber aleyhissalatu vesselamın bu konuda beyanı olmamasına rağmen, New Age öğretilerden etkilenen ve kendine müslümanım diyen kişilerin reenkarnasyona inanır hâle gelmesi, hakkında hiçbir delil olmayan sözde sprituel fikirlere inanmaları gibi..


  • Aslında bu kısmına ruh sağlığı elemanları daha çok değinmeliydi ve fakat maalesef sosyal medyadaki ruh sağlığı elemanlarının hatırı sayılır kısmını, kişisel gelişim eğitimlerine kurban vermiş durumdayız.."Evrene sipariş ver" gibi uygulamalar, kişiyi gerçeklikten uzaklaştırabilir ve hayal kırıklıklarına sürükleyebilir. İslam, dengeli ve umut dolu bir yaşamı teşvik eder. Hayal kırıklıklarıyla baş etmenin en sağlam yolu, hazreti Allah’a tevekkül etmektir; kul olarak bize düşen, çabalamak, gayret etmek ve neticeyi Rabbimize bırakmaktır.


  • "Kendi gerçekliğini yaratabilirsin" gibi iddialar, insana sınırsız bir güç vehmi verir. Ancak bu düşünce, hem dini hem de kişisel sınırlarımızı ihlal edebilir. (Yukarıda daha detaylı bahsetmiştik bu konudan)


Peki, gerçekte neye ihtiyacımız var? Sanıyorum bu noktada en çok fabrika ayarlarımıza dönmeye ihtiyacımız var! Bir Müslüman olarak, manevi ihtiyaçlarımızı karşılamak ve hayatta yön bulmak için ihtiyacımız olan rehber zaten elimizde: Kur’an ve Sünnet. Niyet etmek, dua etmek, tevekkül etmek ve hazreti Allah’ın rızasını kazanmayı amaçlamak bizim için yeterlidir. İçimizde kudretsiz küçük tanrılar ikâme etmektense, kul olduğumuzu hatırlamak, yüzümüzü hazreti Allah'a dönmek... Aslında tüm ihtiyaç duyduğumuz şey burada.


"Aldım, kabul ettim", "ve öyle de oldu" cümleleri bahsinde sıra gelmeyen ama aklımda olan benzeri modern kişisel gelişim dünyasında popülerleşmiş olsa da, kökenleri nazarımızda şüpheli mistik öğretilere dayanan bu kavramları dileyen dilediği yerde kullanmaya devam edebilir. Herkes islam inancında olmayabilir elbette. Sonuçta, sizin dininiz size, bizim dinimiz bizedir. Fakat islam inancındayım diyen bir kardeşim bilmelidir ki, bu kavramlar, İslam'ın temel inanç prensipleriyle çelişir ve dikkatle yaklaşılması gerekir.


Bizler, manevi ihtiyaçlarımızı karşılamak için Kur’an ve Sünnet’in ışığında yürüme noktasında iman, niyet ve yol haritamızı ve hazreti Allah'a verdiğimiz ahdi,tövbelerimizi yineleyelim. Bu yazının yazılış amacı sadece budur.; emri bil maruf nehyi anil münker.. Bu yazının yolunu arayan, yolundan ayrılmanın hüznüyle sızlayan gönüllere ulaşmasını dilerim. Buna vesile olmak için yazıyı paylaşmanızı da öneririm.


Peki, siz bu ifadeleri hiç kullandınız mı? Kendi hayatınızdaki etkilerini nasıl değerlendirirsiniz? Eğer bu konulara dair sorularınız veya yorumlarınız varsa, yorumlara yazabilirsiniz. Selâm ile. 25/01/2025



Aile Danışmanı & Manevi Danışman

Deniz Fatmanur Saraç



0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

"Deniz Saraç Eğitim & Danışmanlık"

Tüm Hakları Mahfuzdur. © 2017-2024

Yasal Uyarı:

www.denizsaraced.com sitesinin içeriği 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Bu hakları ihlal eden kişiler, 5846 sayılı Fikir ve Sanat eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan hukuki ve cezai yaptırımlara tabi olurlar. İlgili yasal işlem başlatma hakkına sahiptir. Bu İnternet Sitesinin her hangi bir sayfasına girilmesi halinde bu şartlar kabul edilmiş sayılır. 

© Copyright
bottom of page