Bir insanın kendisine yapabileceği en üst düzey yatırımlardan biriymiş, yaşamdaki bilinç seviyesini farketmek, bunu sağlayacak araçları edinmek, ısrarla bu konuda çalışmak.. ben de 43 yaşıma çok az kala ne kadar çocuk olduğumu farkettim.. bazen ne kadar ergen.. bazen ne kadar fetüs! Hani şimdi zaman zaman yetişkin bilincini de deneyimlemesem, "ah ne çok zaman kaybetmişim, keşke daha önce öğrenseymişim" gibi can eriği tadında sızlanmalarla parendeler atabilirim kelimelerle.. ama biliyorum ki böyle oldu, hep bir şey öğretti hayat, iyi ki; "her şey tam zamanında olur".
.
Sevgili insan,
Hayat makamlardan oluşmuyor. Ve bir level atlayıp durmuyoruz habire. Sürekli seyir, sürekli hareket halindeyiz; zamanın kollarında seyyâliz.. hayatın tüm bu hareketi, bazen görece ileri, bazen görece geri, bazen görece önde, bazen geride, ama hep bir devinim, dönüşüm hâlinde.. durağanlık yok. Yalnız ölülerin değişmeyeceğini söyler bazıları; oysa ölüler bile toprağın altında ve anılarımızda dönüşür durur..hiçbir şey aynı kalmaz.
.
İşte bilincimiz de sevgili insan, böyle. Annenin karnındayken, doğduğunda, çocukken ve büyüdüğünde, hayat senin sen hayatın tadına bakarken, kâh acılaştığın, kâh tadına tat katan tüm o anlarda durmaksızın her rengini deneyimleriz, dünya planında vâr olduğumuz ân ve mekânın..
.
Şimdi olduğum yerden bakınca sevgili insan, bu kadar zevk, renk, tat, huy, seçim, yol içinde sadece bir bilinç seviyesine saplanıp kalmış olmanın, hep aynı makamdan aynı şarkıyı oldukça detone söylemek kadar kulak ve ruh tırmalayıcı olduğunu görüyorum kendi adıma. 70 yaşına gelmiş ve aynı detonelikle aynı şarkıyı söyleyen insanları görüyorum.. kendi kibriyle ruhunu bir kibritle yakıverenleri, oldum zannederken solanları, yargılamanın ötekileştirmenin yol saymanın diyarında koyun güdenleri ve koyunların da mutlu olduğunu görüyorum. Öyle sanıyorum ki ne olduğunu hiç bilmemek kadar, "ne oldum" demek de şifaya muhtaç kılabiliyor insanı. Her şeyi görmek ve bilmek kadar kusur yok nazarımda bu açıdan. Ama ne derler bilirsiniz, kusur da göreninmiş. Doğru.
.
Öyleyse sevgili insan, ne diyor bu diyorsan da yazamadıklarımı hisset, aslında orada daha çok şey söylüyorum, doğruca kalbine..
.
Halden hâle geçen halimizle, kendi yüzümüze bakacak hâlimiz olsun, ki az şey değil. Sonrasında birbirimizi de olduğu gibi görüp, kabul edip "seni görüyorum" diyelim birbirimize. Seni görüyorum. Ne kadar korku dolu olsa da. Ve ne kadar merak.. ve çokça bilinmezlik! Ama oradasın işte, seni görüyorum. Her kimsen, her ne yapıyorsan, her ne bilinçteysen, tam olduğun gibi. Kendimi kabul eder gibi seni de kabul ediyorum; bu bazen zor, bazen kolay olsa da, gözümü gönlüne koyuyorum, görme niyetiyle.
.
Ya işte böyle canım insan.. ölmeyi bayılmak zanneden bir niyet bu.. ağızdan çıktığı kadar kolay, gönülden çıkabilir mi? Gönlümüzden ellerimize dökülebilir mi? Ustalaştıktan sonra acemiliği, acemilikten sonra ustalığı ve an gelip her birinin çeşitli kıyafetler olduğunu ve o yüklediğimiz anlamları içermediği gerçeğini bu zihin, bu kalp alabilir mi içine? Çıplak geldiğin bu dünyada, bu kadar giyindikten sonra, soyunabilir misin üstüne aldıklarını? Çıplak gideceksin çünkü.. hazır mısın?..
.
Deniz
Comments